Deloitte, organizasyonel süreçlerde öne çıkan temel zorlukları ele alan ‘2025 Global İnsan Kaynakları Trendleri Raporu’nun sonuçlarını paylaştı. Rapor, iş dünyasında süregelen teknolojik ve insani dönüşüme dair kapsamlı içgörü ve stratejiler sunuyor.
Deloitte, 93 ülkeden 10 bin iş lideri, insan kaynakları yöneticisi ve çalışanın görüşlerini alarak oluşturduğu bu raporla, iş liderlerinin iş gücü ve organizasyon arasında giderek karmaşıklaşan denge arayışını doğru liderlik yaklaşımlarıyla yöneterek, daha iyi sonuçlar elde etmesine ve çalışan memnuniyetini arttırmasına yardımcı olmayı amaçlıyor.
Rapora göre, iş dünyası, başta teknoloji olmak üzere birçok faktörle yeniden şekillenirken, dünya genelindeki organizasyonlar ihtiyaç duydukları deneyimli yetenekleri bulmakta zorluk çekiyor. Şirketin gerçekleştirdiği ankete katılan yöneticilerin ve üst düzey yöneticilerin %66’sı, son dönemde işe alınan çalışanların çoğunun değişen iş dünyası beklentilerine tam anlamıyla hazırlıklı olmadığını ve en yaygın eksikliğin ‘deneyim’ olduğunu belirtiyor.
Kurumların %72’si çeviklikle istikrar arasında denge kurmanın önemli olduğunu kabul etmesine rağmen yalnızca %39’u, bu konuda anlamlı uygulamaları hayata geçiriyor. Çalışanların yaklaşık 3’te 2’si iş yaşamındaki hızlı değişimi ‘bunaltıcı’ buluyor ve %49’u, bu değişim temposunun kendilerini geride bırakacağını düşünüyor. Yöneticilerin ise %85’i pazara hızlı adapte olabilmek için daha çevik yapılara ihtiyaç duyduğunu aktarıyor. Çalışanların %75’inin, gelecekte iş yaşamında daha fazla istikrar beklentisi bulunuyor.
Araştırma sonuçları, beceri temelli yaklaşımların ve yeni organizasyon yapılarının çalışan bağlılığını, inovasyonu ve anlamlı iş deneyimlerini arttırdığını ortaya koyuyor. Kişisel gelişimi, hayal gücünü ve derin düşünmeyi destekleyen organizasyonlar, finansal başarıya ulaşma konusunda 1,8 kat, topluma ve müşterilere değer yaratma konusunda 1,4 kat ve çalışanlara anlamlı bir iş ortamı sunma konusunda 1,6 kat daha yüksek performans sergiliyor.
Çalışanların %68’i, iş günlerinde önemli işlere odaklanmak için kesintisiz zaman bulamadığını ifade ediyor. Katılımcıların %42’si ise zamanlarının yarısını ‘görünür ama katma değeri düşük işlere’ harcadığını aktarıyor.
Kurumların %22’si iş süreçlerini sadeleştirme konusunda etkin adımlar atarken, toplantı yoğunluğu, eski teknolojiler ve iş yükü fazlalığı gibi unsurlar, çalışanların potansiyelini tam anlamıyla ortaya koymasının önünde engel oluşturuyor.
Yapay Zekâ İlişkileri Etkiliyor
Yapay zekânın iş yaşamını dönüştürmesiyle, çalışanlar ve organizasyonlar arasındaki ilişki de köklü değişim geçiriyor. Çalışanların yaklaşık 10’da 6’sı yapay zekâyı artık bir ‘iş arkadaşı’ olarak gördüğüne değinirken, %54’ü ise insan ve teknoloji arasındaki sınırların bulanıklaşmasından endişe duyuyor. Katılımcıların %50’si veri gizliliği ihlallerinden, %49’u insan etkileşiminin azalmasından ve %39’u iş üzerinde hak kaybından kaygı duyduğunu ifade ediyor.
Araştırma, yapay zekânın rutin işleri otomatikleştirdiğini ve bu nedenle çalışanlar için daha karmaşık ve stresli görevler bıraktığını, çalışanların %77’sinin iş yükünün artmasından ve %61’inin tükenmişlik riskinin yükselmesinden endişe duyduğunu ortaya koyuyor.
Teknolojiyle insan arasındaki iş birliğinin ancak güvene dayalı ve anlamlı bir ilişki kurularak başarıya ulaşabileceği vurgulanan raporda, organizasyonların çalışan değer önermelerini (EVP) bu yeni gerçekliğe göre yeniden şekillendirmeleri gerektiği belirtiliyor.